Sonunda beklenen oldu ve 1 USD = 1 Euro paritesi gerçekleşti. Euro ilk kez fiilen dolaşıma girdiği 1 Ocak 2002’de 1,17 USD denkliğiyle başlamıştı. Paritenin en yüksek olduğu tarih 3 Mart 2008’dir (1 Euro = 1,57 USD.) Küresel krizle birlikte düşüşe geçen Euro, ilerleyen dönemde toparlanarak yükseldiyse de hiçbir zaman tarihi zirvesine yaklaşamadı. 2022 yılı başında parite 1,13 idi. 13 Temmuz itibarıyla 1 Euro = 1,0022 USD düzeyine gerilemiş bulunuyor.
Fed’in faiz artırımlarının dolara değer kazandırması yalnızca euro ile sınırlı değil. Dolar endeksindeki gelişim doların bütün paralara karşı değer kazandığını gösteriyor. 2022’ye girerken 95,7 olan Dolar Endeksi (DXY) 13 Temmuz itibarıyla 108,3 düzeyinde bulunuyor (son 20 yılın zirvesi.) Dolar endeksinin 108,3 olması doların, endekste bulunan 6 para birimine göre (Euro, Yen, Pound, Kanada Doları, İsveç Kronu ve İsviçre Frangı) yüzde 8,3 daha değerli olduğunu gösterir.
ABD ekonomisinin başta enflasyon olmak üzere birçok sıkıntıyla karşı karşıya olmasına karşın doların diğer para birimlerine göre değer kazanmasının bazı nedenleri var. Bunların başında ABD merkez bankası Fed’e duyulan güven geliyor. Fed, bazı kararlarında geç kalsa da doğru politikaları uygulama konusunda bekleneni yapıyor ve sürprizlere yer vermiyor. Bu yaklaşımı Fed’in itibarını yükseltiyor ve açıklamalarına güvenilir kılıyor. Böylece ‘açık sözlülük politikasını’ rahatlıkla uygulayarak beklentileri etkilemeyi başarabiliyor. İkincisi Fed, bana göre biraz geç kalmış olsa da, faizleri yükseltmeye başladı. Bu hamlesinin sonucu olarak iki kazanım elde etti: (1) Dolar, diğer paralara göre değer kazanmaya başladı. (2) Fed, fiyat istikrarını siyasete kurban etmeyeceğini göstererek itibarını daha da artırdı.
Parite; iki ülke parasının karşılıklı değerini gösteren bir sayıdır. Örneğin euro ile doların karşılıklı değerini gösteren sayıya parite deniyor. Pariteden sağlanan kazanç veya uğranılan zararı anlatabilmek için Türkiye açısından şöyle bir formül yazabiliriz:
(ihracat + turizm ve diğer görünmeyen kalemler gelirleri) – (ithalat + dış borç anapara ve faiz ödemeleri)
İhracatta euro ve doların ağırlığı aşağı yukarı eşittir: 2021 sonuçlarına göre 225 milyar dolarlık ihracatımızın yüzde 46’sı euroyla yüzde 47’si dolarla, kalanı da diğer para birimleriyle yapılmıştır. Turizm ve diğer görünmeyen kalem gelirlerimizin (navlun, sigorta vb.) yüzde 70’e yakını euro cinsinden elde ediliyor. Buna göre ilk parantez açısından denge euro lehine çıkıyor.
2021 sonuçlarına göre toplam 271 milyar dolarlık ithalatımızın yüzde 48’i euroyla, yüzde 45’i dolarla yapılmış görünüyor. Aynı yılda yapılan dış borç ödemesinin yüzde 60’a yakını dolarla, yüzde 30’a yakını euroyla ve kalanı diğer para birimlerinden oluştuğuna göre ikinci parantez içindekiler açısından ağırlık dolarda bulunuyor.
Bu çerçevede:
Euro’nun dolardan daha değerli olduğu geçtiğimiz 20 yılda Türkiye parite kazancı elde ediyordu. Bugünlerde Euro = USD olduğu için Türkiye nötr duruma gelmiş görünse de geçmişle karşılaştırarak bakarsak artık parite kazancı elde edemeyeceği için kayıpla karşı karşıya bulunuyor. Eğer dolar euroyu geçerse o zaman Türkiye bu ilişkide ciddi parite zararı yaşayacak demektir.
Türkiye ile benzer durumda olan yani ihracatının ya da dövizli gelirinin ağırlığı euroyla buna karşılık dövizli giderleri ve dış borç ödemelerinin ağırlığı dolarla olan şirketler için de aynı kayıp ortaya çıkıyor.
Mahfi Eğilmez’in blogundan alınmıştır.